EN BÜYÜK PAYLAŞIM MERKEZİ

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Dünya'da En büyük forum sitesi olmaya laik bir site


2 posters

    Namaz Hakkinda ...

    scout*
    scout*
    Administrator
    Administrator


    Mesaj Sayısı : 113
    Kayıt tarihi : 21/05/10
    Yaş : 27
    Nerden : Ankara

    Namaz Hakkinda ... Empty Namaz Hakkinda ...

    Mesaj tarafından scout* C.tesi Mayıs 22, 2010 4:21 pm

    NAMAZ HAKKINDA ...
    Namaz, ne kadar kıymetdar ve mühim, hem ne kadar ucuz ve az bir masraf ile kazanılır, hem namazsız adam ne kadar divane ve zararlı olduğunu, iki kerre iki dört eder derecesinde kat'î (kesin) anlamak istersen; şu temsilî hikâyeciğe bak,gör :
    Bir zaman bir büyük hâkim, iki hizmetkârını, -herbirisine yirmidört altun verip- iki ay uzaklıkta has ve güzel bir çiftliğine ikamet etmek için gönderiyor. Ve onlara emreder ki: "Şu para ile yol ve bilet masrafı yapınız. Hem oradaki meskeninize lâzım bazı şeyleri mübayaa ediniz (satın alınız). Bir günlük mesafede bir istasyon vardır. Hem araba, hem gemi, hem şimendifer (tren), hem tayyare (uçak) bulunur. Sermayeye göre binilir."
    İki hizmetkâr, ders aldıktan sonra giderler. Birisi bahtiyar idi ki, istasyona kadar bir parça para masraf eder. Fakat o masraf içinde efendisinin hoşuna gidecek öyle güzel bir ticaret elde eder ki; sermayesi birden bine çıkar. Öteki hizmetkâr bedbaht (bahtsız), serseri olduğundan; istasyona kadar yirmiüç altununu sarfeder. Kumara-mumara verip zayi' (ziyan) eder, birtek altunu kalır. Arkadaşı ona der: "Yahu, şu liranı bir bilete ver. Tâ, bu uzun yolda yayan ve aç kalmayasın. Hem bizim efendimiz kerimdir (ikram edicidir); belki merhamet eder, ettiğin kusuru afveder. Seni de tayyareye (uçağa) bindirirler. Bir günde mahall-i ikametimize (kalacağımız yere) gideriz. Yoksa iki aylık bir çölde aç, yayan, yalnız gitmeye mecbur olursun." Acaba şu adam inad edip, o tek lirasını bir define anahtarı hükmünde olan bir bilete vermeyip, muvakkat (geçici) bir lezzet için sefahete (haram eğlenceye) sarfetse; gayet akılsız, zararlı, bedbaht olduğunu, en akılsız adam dahi anlamaz mı?
    İşte ey namazsız adam ve ey namazdan hoşlanmayan nefsim!
    O hâkim ise; Rabbimiz (Terbiye edicimiz), Hâlıkımızdır (Yaratıcımızdır). O iki hizmetkâr yolcu ise; biri mütedeyyin (dindar), namazını şevk (arzu) ile kılar. Diğeri gafil (hakkı göremeyen), namazsız insanlardır. O yirmidört altun ise, yirmidört saat her gündeki ömürdür. O has çiftlik ise, Cennet'tir. O istasyon ise, kabirdir. O seyahat ise kabre, haşre (öldükten sonra dirilmeğe), ebede(sonsuzluğa) gidecek beşer (insan) yolculuğudur. Amele (yaptıklarına) göre, takva (haramdan kaçınma) kuvvetine göre, o uzun yolu mütefavit (birbirinden farklı) derecede kat'ederler. Bir kısım ehl-i takva (takva sahibi insanlar), berk (şimşek) gibi bin senelik yolu, bir günde keser. Bir kısmı da, hayal gibi ellibin senelik bir mesafeyi bir günde kat'eder. Kur'an-ı Azîmüşşan (Şanı büyük Kuran), şu hakikate iki âyetiyle işaret eder. O bilet ise, namazdır. Birtek saat, beş vakit namaza abdestle kâfi (yeterli) gelir. Acaba yirmiüç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyeye (dünya hayatına) sarfeden ve o uzun hayat-ı ebediyeye (sonsuz hayatı) birtek saatini sarfetmeyen; ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilaf-ı akıl (akla ters) hareket eder. Zira bin adamın iştirak ettiği (katıldığı) bir piyango kumarına yarı malını vermek, akıl kabul ederse; halbuki kazanç ihtimali binde birdir. Sonra yirmidörtten bir malını, yüzde doksandokuz ihtimal ile kazancı musaddak (garanti) bir hazine-i ebediyeye (tükenmeyen bir hazineye) vermemek; ne kadar hilaf-ı akıl ve hikmet (akla ve hakka ters) hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü, kendini âkıl (akıllı) zanneden adam anlamaz mı?
    Halbuki namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem cisme (bedene) de o kadar ağır bir iş değildir. Hem namaz kılanın diğer mubah dünyevî amelleri (sevap veya günah olmayan dünyaya ait işleri), güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alır. Bu surette bütün sermaye-i ömrünü (ömür sermayesini), âhirete mâl edebilir. Fâni (ölümlü) ömrünü, bir cihette (bir bakıma) ibka eder(ölümsüzleştirir.)

    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ (SÖZLER, 4.SÖZ)
    NaqeTiqy
    NaqeTiqy
    Administrator
    Administrator


    Mesaj Sayısı : 201
    Kayıt tarihi : 21/05/10
    Yaş : 28
    Nerden : Geldik bu Dünyaya:)

    Namaz Hakkinda ... Empty Geri: Namaz Hakkinda ...

    Mesaj tarafından NaqeTiqy Salı Mayıs 25, 2010 9:32 am

    Eline Sağlık Smile

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 2:41 am